Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan'a gerçekleştirdiği resmi ziyaretlerin ardından dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. İki günlük ziyaretin son derece verimli ve başarılı geçtiğini vurgulayan Erdoğan, mevkidaşları ile zaten iyi düzeyde olan ilişkileri daha da güçlendirme yollarını aradıklarını bildirdi. İşgal edilmiş Filistin toprakları ve Gazze'deki İsrail mezalimi başta olmak üzere, Balkanlardaki son gelişmeler ve küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
Ziyaretimizin ilk durağı olan Arnavutluk'taki kardeşlerimize aziz milletimizin ve Türkiye'deki akrabalarının selamlarını götürdük. Değerli dostum Başbakan Sayın Edi Rama ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin ikinci toplantısı vesilesiyle kapsamlı istişarelerimiz oldu. Ortak bildiriye ilaveten yükseköğretim, tarım, halkla ilişkiler ve medya alanlarında imzaladığımız belgelerle Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettik. Görüşmelerimizde ayrıca FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadele konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguladık. Ziyaretim kapsamında Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Bayram Begay ile siyasi ve askeri alanlardaki ilişkilerimizi değerlendirdik. Bu görüşmelerimizin ardından Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız tarafından Tiran’da inşa edilen Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii'nin açılışını, değerli dostum Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama ile gerçekleştirdik.
Namazgah Camisi'nin, bir yandan ülkedeki Müslümanların ibadetlerini ifa etmeleri için ilave imkan sağlarken, diğer yandan da bir kültür merkezi işlevi göreceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan ile mevcut işbirliğimizi her alanda daha da geliştirme iradesini teyit ettik. İlişkilerimizi daha da ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık. İkili ticaretimizde ortak hedefimiz olan 5 milyar doları yakalamak için yapılabilecek çalışmaları ele aldık. Özellikle müteahhitlik alanında Türk iş insanlarının Sırbistan'da önemli yatırımlar gerçekleştirmeleri bizim için gurur vesilesi olmuştur. Sırbistan'ın firmalarımıza sağladığı destekten dolayı değerli dostum, Sayın Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic'e memnuniyetimi ifade ettim. Halklarımız arasındaki münasebetlerin her geçen gün artıyor olması ayrıca sevindiricidir. Geçtiğimiz yıl 200 bini aşkın vatandaşımız Sırbistan'ı ziyaret ederken, 400 bine yakın Sırbistan vatandaşının da ülkemizi tercih etmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Üzerinde çalıştığımız, kimlikle seyahat imkanıyla birlikte karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz."
Belgrad-Priştine diyalog sürecine desteğimizi bu vesileyle bir kez daha vurguladık. Balkanlar'da kalıcı istikrar ve huzurun sağlanması konusunda da üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettim. Bu düşünceyle Türkiye, Bosna Hersek, Sırbistan üçlü danışma mekanizmasına verdiğimiz önemi de teyit ettim.
'Bunlara karşı eli kolu bağlı duran bir hükümet yok'
İsrail'in Gazze'ye saldırılarına paralel, Türkiye'de de toplumsal fay hatlarına yönelik saldırılar gerçekleşiyor. Yürütülen kirli kampanyalarla sokak eylemleri tetiklenmek isteniyor. Bu konuda istihbarat birimlerimizin tespitleri var mı? Karşı tedbirlere ilişkin bir çalışma söz konusu mu?" sorusunu, "İsrail'in bu saldırganlığı kulak ardı edilemez. Şu anda biz istihbarat teşkilatımızla A'dan Z'ye İsrail'in Türkiye'ye yönelik attığı veya atabileceği her türlü adımı tabii ki kontrol altında tutuyoruz.
İsrail, sadece saldırdığı Filistin ve Lübnan'ın istikrarını hedef almıyor. Oradaki yangının çevreye etkilerinin olması için de uğraşıyor. Bunları bizim göz ardı etmemiz mümkün değil. Biz bütün bunların farkındayız. Elimiz kolumuz da bağlı durmuyoruz. Elbette toplumu tehdit eden her türlü riske karşı hükümetimizin tespit ve bertaraf etme çalışmaları var. Provokasyon peşinde koşanlar, kaos iştahı ile hareket edenler bugüne kadar hep karşısında bizi buldu. Bundan sonra da bulacak. Yalanı yok etmenin yolu doğruları bıkmadan, usanmadan söylemektir. Maalesef bazı siyasetçiler de birtakım politik çıkarlar uğruna bu algı operasyonlarına dahil olabiliyor. Hangi yola başvururlarsa vursunlar karşılarında başta istihbaratımız olmak üzere her an hükümetimizi, bizleri bulacaktır. Bunlara karşı eli kolu bağlı duran bir hükümet yok. Bunu benim milletim gayet iyi bilmelidir. Vatandaşlarımız sosyal medya başta olmak üzere birçok mecradaki organize yalanlara karşı son derece dikkatli olmalıdır. Her duyduklarına inanmamalı, resmi açıklamalara odaklanılmalıdır. Bizim iç cephemize saldıran ve her maskeyi takabilen yapılara karşı birliğimizi müdafaa etmemiz son derece mühim. Milletimiz bunlara karşı sapasağlam durduğu müddetçe biz bunların tümüyle evelallah mücadele ederiz. Sokakları karıştırmaya teşebbüs edenleri buradan bir kez daha uyarıyorum, böyle bir hata yapmasınlar, bedelini ağır öderler.
'Ne kadar geniş kitlelere erişebilirsek o kadar iyi'
Gazze'deki soykırımın yıl dönümü vesilesiyle bir video paylaştınız, insanlık adına tarihin doğru tarafında duramamış olanların taşıyacağı vebale ve utanca dikkati çektiniz. İletişim araçlarını doğru kullanma konusunda da önemli bir mesaj verdiniz. Dünyaca ünlü müzisyen Roger Waters videoyu paylaştı. Sizin nasıl geri dönüşler aldığınızı merak ediyorum." sorusuna karşılık, "İnsanlığı katledenleri durdurabilmek, bunun yanında toplumların vicdanlarını harekete geçirmek için ne kadar geniş kitlelere erişebilirsek o kadar iyi.
Roger Waters ve Yanis Varufakis'e teşekkür
Gazze'deki soykırım herkesin önünde gerçekleşmiş ve insanlığın tarihi utançları arasındaki yerini almıştır. Bu utancın izlerini bugün İsrail denen siyonist terör örgütünün yanında duranlar, nesiller boyunca taşıyacaktır. Bizim en son millete seslenişte yaptığımız konuşmadaki bazı başlıklar hemen İsrail yayın organlarında yer aldı. Çok rahatsız olmuşlar. Benimle ilgili İsrail gazeteleri hemen manşet atmış. Biz onlardan izin alacak değiliz tabii ki. Gereğini yaptık, Allah tesirini halk etsin. Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz. Ama siyonist İsrail'in böyle bir derdi yok. Onlar soykırıma devam edecekler. Biz de siyonist İsrail'in işledikleri suçları dünyanın gözüne soka soka anlatacağız.
Gururla söylemeliyim ki, ülkemde terör devletinin yaptıklarına karşı elhamdülillah büyük bir bilinç oluştu. Bunu kalıcı kılmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Batılı ülkelerde de bu anlayışı geliştirmemiz şart. Bizler de İsrail soykırımının hesabını sormak için hukuk ve diplomasi zemininde ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Durmak yok, bu konuda yola devam diyoruz. İletişimin tüm mecralarını kullanıyoruz. Bunu da yine başta İletişim Başkanım olmak üzere yapmaya, iletişim mecralarını etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz.
İsrail'in saldırılarına işaret etti
Açık açık Lübnan'dan sonra Şam'ı işgal edeceklerini söylüyorlar. Şam'ın işgali demek, İsrail askerlerinin Türkiye sınırına gelmesi demek, Suriye haritasının tamamen parçalanması demek. Biz buna karşı ne yapabiliriz?
İsrail'in, birtakım hesapları olabilir ama en büyük hesap sahibi Allah'tır. Rabb'imizin hesabı da muhakkak bu hesapların üzerinde, bu da tecelli edecektir. Ayetikerimede Rabb'imiz ne buyuruyor, en büyük hesap edici O'dur. Onlar hesapları yaparlar ama Allah'ın hesabını hiçbir zaman tutturamazlar. Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek. Filistin özgür olacak, Lübnan özgür kalacak. Kanlı ellerini uzattıkları her toprak parçasında, vatanlarını savunan yiğitlerin haklı ve soylu direnişi ile karşılaşacaklar. Zafer muhakkak sabredenlerin olacak.
Suriye açıklaması
Onlara yenilerinin eklenmesine insanlık karşı çıkmalıdır. Suriye'deki iç savaşın başından beri Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzu dile getirdim. Suriye'nin egemenliğini korumak için diplomatik yolların tümünü kullandık. Türkiye'nin attığı her adım, bölgedeki gerilimi azaltmaya, çözüm arayışlarına zemin hazırlamaya yönelik oldu. Bugün de diplomatik kanalların etkin kullanımı çatışmanın tırmanmasını engelleyebilir. Barışı ve huzuru katleden bir canavara dönüşen İsrail, karşısında insanlığı bulmalıdır. Biz Suriye'nin birliğini yeniden sağlaması, barışa ve huzura ulaşması için çalışmaya devam edeceğiz. Suriye'de adil, onurlu, kalıcı ve kuşatıcı bir barış ikliminin oluşması için çabalarımızı artıracağız. Biz, her yerde olduğu gibi Suriye'de de acil ve kalıcı bir barışı savunacak, barışın yanında duracağız.
'Dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım'
İsrail, bölgesel ve küresel barışa yönelik en somut tehdittir. Bu tehdidi dünya barışını koruma görevini üstlenenler sonlandırmalı ve barışı muhafaza etmelidir.
Rusya, Suriye'yle müşterek hareket ediyor. İran'la ilgili konuda da Rusya, İran, Suriye, bütün bu üçlü mekanizma birlikte hareket ediyor. Diğer tarafta ise Amerika, İngiltere, Almanya'dan oluşan koalisyon güçleri bulunuyor. Koalisyon güçleri PKK/YPG terör örgütünün hamiliğine soyunmuş durumda. Suriye'nin toprak bütünlüğüne karşı en büyük tehdit oluşturan bu duruma karşı Rusya, İran ve Suriye'nin daha etkili tedbirler alması elzemdir. Benzer şartlar Irak'ta da yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir yanda İsrail'in savaşı tüm bölgeye yayma çabaları, diğer yanda terör örgütlerinin bölücü ve yıkıcı faaliyetleri ortadayken, küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım. Yükümüz ağır, işimiz çok.
'İyi komşuluk formülün anahtarıdır'
Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, deniz yetki alanlarının belirlenmesi için fırsat doğduğunu ve cesur adımlar atılması gerektiğini söyledi. Belki Dışişleri Bakanımızın onların Dışişleri Bakanıyla da bu konuda görüşmeleri olabilir. Siz özellikle Mısır'la devam eden görüşmeler, bu görüşmelerin yanına Yunanistan'da da böyle bir sürecin eklenme olasılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, 2023 seçimleri sonrası Yunanistan ile Türkiye arasında mevcut kronik sorunun nitelikli bir müzakere yoluyla çözülmesine ilişkin bir anlayış başladığını anımsattı. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'le bu sürece siyasi destek verdiklerine ve Dışişleri Bakanlığının bu konuyla ilgili kapsamlı bir çalışma başlattığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
Sorunların tanımlanması, içeriğinin çizilip ortaya konması, belli çözümlerin bulunması konusunda iki tarafta da irade olması önemli. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Yunanistan'a gidecek, bu konularla ilgili görüşmeler yapacak. Tüm bu konuları, Ege ile ilgili bütüncül yaklaşımımız temelinde görüşeceğiz.
Türkiye ile Yunanistan, tarihsel bağları bulunan iki komşu ülkedir. İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır. Türkiye ile Yunanistan ilişkileri, bu esas ekseninde inanıyorum ki daha güzel günlere doğru ilerliyor. Biz, başından beri iki ülkenin gündemindeki meselelere çözüm odaklı yaklaşıyoruz. 'Çözüm iradesini iki ülke ortaya koyabilir ve sorunları geride bırakabilir' diyoruz. Deniz ve hava sahası yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmesini öteden beri istiyoruz. Bölge ülkeleri olarak ancak diyalog ve işbirliğiyle güvenlik ve istikrarı artırabilir, çatışma risklerini azaltabiliriz. Biz hakkaniyetin peşindeyiz. Kimsenin toprağında gözümüz olmadığı gibi hakkımızı sonuna kadar muhafaza etme kararlılığımız da tamdır.
Bahçeli'nin DEM Parti Eş Başkanı ile tokalaşması
Ortada net ve kararlı bir biçimde uzatılan bir el var. Biz Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu tavrı ülkemizin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı buluyoruz. Sayın Bahçeli, Türkiye'nin siyasi yapısında uzlaşma ve diyalog çağrısının önemine burada bir vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli'nin bu attığı adım, bir kenara konulamaz. Biz yıllardır bunu dile getiriyoruz. Sayın Bahçeli'nin özellikle attığı bu adım bana göre, çok çok önemli bir adımdır. Sayın Bahçeli'den böyle bir adım beklemeyenler olabilir ama biz kıdemli bir siyasetçi olarak Sayın Bahçeli'nin böyle bir adımı atmasını garipsemedik. Önemli bir adım olarak gördük.
YENİ ANAYASA
Temennimiz odur ki bundan sonraki süreçte de bu adımları atanların sayısı çoğalsın. Bu adımları atanların sayısı çoğaldıkça da inşallah yeni anayasa konusunda toplumsal mutabakatın tabanını genişletebiliriz. Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil edilmesi yatıyor. Bunu yıllardır dile getiriyoruz.
Bölgemizdeki gelişmelere bakıldığında, ülkemizdeki huzur ve barış iklimini tahkim etmek, herkes için en hayırlısıdır. Terör örgütleriyle çevrelenmiş bir coğrafyada, Irak'ta gerilimlerin, Suriye'de iç savaşın yaşandığı, İsrail'in vahşileştiği bir dönemde içeride barışın tesisi önem kazanıyor. Biz Türkiye'de demokratik siyasetin alanını genişletmek için bugüne kadar tüm engellemelere, sabotajlara, haince planlara rağmen köklü adımlar attık. Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır. Buna rağmen 'biz irademizi demokrasi dışı odaklara teslim ediyoruz, her adımımızı bu anlayışla atıyoruz' demek, yapıcı bir yaklaşım olarak görülmez. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız. Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız. Çünkü biz siyaseti, ülkemizin huzur ve birliğini güçlendirmek, milletimize hak ettiği kaliteli hizmetleri sunmak için yapıyoruz. Yeni anayasa çağrımız da bunun içindir. Türkiye'nin ayağına darbecilerin taktığı prangaları söküp atmanın yolu kapsayıcı, adil, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmaktan geçiyor.
'Şiddetin her türlüsü ile mücadele bizim görevimiz'
AK Parti grup toplantısında son günlerde yaşanan şiddet olaylarına değindiği hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda atacakları adımların sorulması üzerine Erdoğan şunları söyledi:
Bir devlet öncelikle vatandaşlarının güvenliğini, adalet ve ekonomik refahı temin etmelidir. Bunun için 22 yıldır ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Şiddetin her türlüsü ile mücadele bizim görevimiz ve bunun için elimizden gelenin ötesinde adımlar atıyoruz. Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve hadiseler milletimizin kendini güvende hissetme ve adalete olan inancını zedeleme eğiliminde. İnsanımız rahat olsun, toplumun huzurunu bozan, güvenliği tehdit eden kim olursa olsun cezasını çekecektir. Yaptığımız derin analizlerde şiddet olaylarını önlemede gerek işlevsel, gerek yapısal eksikliklerin tespiti halinde oraya müdahaleden çekinmeyiz. Bu noktada toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz. Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız. Hangi kurumda, hangi sistemde bir zafiyet varsa nokta atışlarıyla sorunu gidereceğiz. Emniyet, yargı, medya konularında atılacak adımlar olduğunu görüyoruz. Suça meyilli kişilerin tutuklu yargılanması esas olacak ve yargılamada da bu kişilerin bu durumları esas alınarak infaz işlemleri yürütülecek. Ceza infaz sisteminde yapacağımız değişikliklerle suç işleyen cezaevine mutlaka gireceğini bilecek. Bu konuda teknik çalışmaları gerek Adalet Bakanlığı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz yapacak. Yapısal sorunlarla ilgili de incelemeler yapıyoruz. Suçla en etkin mücadeleyi sağlayacak yapısal değişikliklere de ihtiyaç duyulması halinde onların da adımını atacağız.
Toplumda oluşturulmak istenen 'suçlular cezasız kalıyor, yapanın yanına kar kalıyor' anlayışının doğru olmadığını vatandaşlarımız görecektir. Yargının hızlanması için yıllardır attığımız adımlar ortada. Burada mesafe aldık ancak 'geç gelen adalet adalet değildir' anlayışı ile çalışmaya devam edeceğiz.
Bakanlığın tağşiş denetimleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 724 bin gıda işletmesi bulunduğunu belirterek, "Bunlar üretenler, satanlar, dağıtanlar. Bunlar her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından mutlaka bir kez denetlenir" bilgisini paylaştı. Bu yıl denetimlerin sayısının 1 milyona yaklaştığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
Tarım ve Orman Bakanlığımız bir sıkıntı tespit edildiği anda bunları elektronik olarak anlık takip edilebilecek bir hale getirdi. Sözünü ettiğiniz köftecideki denetimde Ankara’da iki şubede uygunsuz gıda tespiti yapılıyor. Savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor. İtiraz süreçleri oluyor. Mahkeme, bakanlığımızın kararını önce iptal ediyor, bakanlık tarafından bu karara itiraz edildiğinde bu kez itirazlar kabul ediliyor. Yargı süreci tamamlandığında ve kesinleştiğinde de bu denetim raporu yayımlanıyor. Bakanlığımızın yapmış olduğu idari işlemler de yargısal denetim altındadır. Herkesin de kendini savunma hakkı bulunuyor. Netice itibarıyla mahkeme nihai kararı veriyor, bakanlık da denetimin sonucunu yayımlıyor. Bu denetimlerimiz devam edecek, devam ediyor. Sonuç itibarıyla gıda konusu hakikaten ciddiye alınması gereken bir husus.
Kabine değişimleri
AK Parti'de bir değişim süreci yaşandığı belirtilerek, "Siz de defaatle bir yenilenme olacağını söylüyorsunuz. Peki değişim sadece kadrolarda mı olacak, yoksa parti programında, parti tüzüğünde bir değişim de görür müyüz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:
Bizim parti programı zaten sürekli olarak hep değişime tabidir. Ama bunun yanında da tabii idari mekanizmalarda, partimiz içerisinde bazı değişiklikler olabilir. Genel başkan yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem genel başkan yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir.