Konfor, insanın iradesini yok eder.  

Modern dönemden teknoloji çağına geçerken teknoloji çağı sonrası dijital çağ tam anlamıyla başlamışken modern ya da postmodernist insan, korkularının ve kaygılarının esiri olmuştur. İlerlemek adına aydınlanmak için modern insan hayatın içinde bıkıp usanmadan koşarken hep düşmüştür, hızlı yaşamak için bitip tükenmeden kan ter içinde kalarak hep kaybetmiştir.  
 
Anksiyete belirtileri, kaygı, tehdit atında hissettiğimizde algıladığımız doğal bir dürtüdür. Düşünceleri, duyguları, fiziksel durumu etkiler. Anksiyete belirtileri, endişeli ya da gergin olduğumuzda veya korktuğumuz durumlarda ki özellikle de gelecekte olabilecek durumlar hakkında endişeler duyduğumuzda ortaya çıkar. 
 
Depresyon, insanın kendisini duygusal olarak üzgün, mutsuz, kederli hissetmesinin yanı sıra düşünce olarak durumuyla ilgili ümitsizlik, çaresizlik ve karamsarlık içinde olması, kendini bu durum içinde yetersiz ve değersiz olarak algılaması ve hatta intiharı çözüm olarak görmesidir.  
 
Psikoz, zihinsel veya fiziksel bir hastalık, madde bağımlılığı veya aşırı stres veya travma buna neden olabilir. Sebebe bağlı olarak, psikoz hızla veya yavaşça ortaya çıkabilir. Psikozun söz konusu olduğu kişiler halüsinasyon ve sanrılarla karşı karşıya kalırlar. Halüsinasyon, gerçeklik payı olmayan, herhangi bir gerçek uyarıcı yokken yaşanan deneyimdir. 
 
Modern ya da postmodernist insan, gündüz işine akşam evine yetişmek için yürüyen merdivenlerde tramvaylara, üst geçitlerde metrobüslere "uygun adım marş marş" koşarken farkına bile varmadan haberi olmadan anksiyete içine girecektir.  
 
İnsan, dijital çağın aydınlık insanı olmak adına işinde gücünde başkalarından daha iyi sonuç almak adına herkesi kendisine rakip görüp amaçlarına erişmek için gerekirse herkesle ağız dalaşına girerken aynı zamanda bilmeden, farkında olmadan Yusuf'çasına depresyon kuyusuna düşürülerek çıkmamacasına girmektedir.  
 
Ortaçağın karanlığından bilimle sözde aydınlanmış Batı, İslam'ı da Doğu'yu da Batı'lılaştırırken "insan insanın kurdu" olmuştur. ‘Dark triad’ yani 'Karanlık üçlü’: Narsisizm, Makyavelizm ve Psikopati tarafından psikolojimiz, kişiliğimiz, ruhumuz kuşatılıyor. Vicdan eksikliği yaşarken masumiyetimizi kaybediyoruz. İnsanlığımızı yitirdikçe dijitalleşiyoruz. Dijitalleştikçe gerçekliğimiz yok oluyor, rüyalarımızı kaybediyoruz. Matrix’leşiyoruz.

Batı, bizi  Morpheus'la Neo'laştırdıkça aslında İsa'laştırıyor. İsa olmak demek aslında Baba'sız kalmak demektir. Kutsal ruh Meryem'i yani kadını yücelttikçe erkeği yani Baba'yı tüketen dijital çağ, bizi İsa'laştırdıkça deistleşiyor ve biseksüel ya da eşcinselleşiyoruz. Batı, medeniyetimizi Mevlana'sızlaştırdı. Batı, kültürümüzü Yunus Emre'sizleşirdi. Batı, milli değerlerimizi Hoca Ahmet Yesevi'sizleştirdi ve manevi değerlerimizi Hacı Bektaşi Veli'sizleştirdi. Mevlana'sız, Yunusu Emre'siz, Yesevi'siz, Veli'siz yani öz be öz Baba'sız kaldıkça ruhumuz piç'leşiyor. Nasıl ve niçin olduğunu bilmediğimiz bir şekilde İslam’sızlaştırılıyoruz.

Friedrich Nietzsche; "Tanrı öldü" diyor.  
Allah; "Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Hesap ve ceza gününün maliki Allah'a mahsustur" diyor. 
 

Karar sizin ister Nietzsche'yi dinler "Tanrı öldü" dersiniz. Dijital çağda teknoloji oyunlarında cinler, periler, canavarlar ve şeytanlarla dans edersiniz. İsterseniz eğer Allah'a sığınırsınız "Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapkınlarınkine değil." dersiniz. Koşmadan yürüyerek, hızlanmadan yavaşlayarak sükunetle yaşarsınız. Kalplerinize teslim olursunuz.