Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Özel açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
Bugün güne üçüncü Genel Başkanımız, Başbakanımız, partimizi ve ülkemizi sosyal demokrasi ile tanıştıran, taçlandıran Genel Başkanımız Bülent Ecevit’i mezarı başında anarak başladık. 1970’lerde toplumun tüm kesimlerine ulaşmayı başarmış, o dönemde siyasette büyük bir gerginlik, toplumda büyük bir kutuplaşma, Cumhuriyet Halk Partisi’ne haksız ithamlar yüzünden, partinin ülkenin gerçek sorunlarına en doğru önermeleri seçmenin kulağına ulaşmakta güçlük çekiyorken, siyasi muhataplarının yaratmaya çalıştıkları gerginlik ve kutuplaştıran iklimi onlara rağmen, onları aşarak onların kitleleriyle konuşabilen, dağdaki köyden ülkenin en ücra noktasındaki Yörük çadırına kadar Türk’ünden Kürt’üne, Laz’ından Çerkes’inden, Alevi’sinden Sünni’sine tüm seçmenlere ulaşıp onlara sosyal demokrasinin ne olduğunu, yoksulluğun mezhep, yoksulluğun etnisite ayırmadığını ama bu ayrımcılıkları yapanların, bu keskinlikleri yaratanların yoksulları yoksul bırakmaya devam ettiklerini, örgütlü toplumun önemini ve sendikal mücadelenin emeğe yapacağı katkıları anlamış, anlatmış, hissettirmiş ve o seçmene adeta Cumhuriyet Halk Partisi’ne kulakları tıkalı seçmene doğru dille, hem mücadeleyle ama hem de nezaketle, küfür duysa da küfretmeden, ne kadar saldırıya uğrasa da siyasetin sınırlarının dışına taşmadan o seçmenle konuşmayı başarmış ve girdiği iki yerel, iki genel seçimde partisini birinci parti yapmayı başarmış Bülent Ecevit’in huzurundaydık.
"Ecevit'e verdiğim sözü tutmanın onurunu ve gururunu yaşıyorum"
- Onun mezarı başına geçen sene bugün de gitmiştim. Geçen sene mezarı başına vardığımda hiç uyumamıştım. Çünkü bir gece önce kurultayımız neredeyse sabaha kadar sürmüş. Büyük bir demokrasi mücadelesi ve her türlü partimize yapılan haksız eleştiriye rağman CHP içinde demokrasi olduğunu, çoklu yarış yapıldığını, yapılacağını, yapılabileceğini bu yarışlarda her sorucun alınabileceğini buna da ülkenin nabzını doğru tutan vatandaşın nabzını doğru tutan her birisi CHP'li olmanın onurunu, gururunu taşıyan delegelerin bu kararı verebileceğini göstermiştir. O gün Bülent Ecevit'in huzuruna gittiğimde 81 il başkanımızla birlikte gitmiştim. Saatler öncesine kadar birlikte olmadığımız çok sayıda il başkanımızla beraber, delegemizin artık kurultayı kurultayda bıraktığını ifade ederek gitmiştim. Ve demiştim ki; Genel Başkanım huzurunuzdayız. Partinin seçilmiş genel başkanı olarak ilk sizin huzurunuzdayız. Seneye buraya geldiğimde, sizin gibi partimi girdiği bir yerel seçimden birinci çıkararak ve ilk seçimlerden sonra buraya geldiğimde de partimizi iktidar yaparak geleceğim demiştim bugün o sözü tutmanın onurunu ve gururunu yaşıyorum. İlk söz tutuldu. Onun gibi girilen ilk yerel seçimlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi CHP, Türkiye'nin birinci partisi. Sözlerimizi teker teker tutmaya, teker teker başarmaya, kararlılıkla, inançla, özgüvenle ilerlemeye, bu büyük sözü tutup partimizin yaşayan genel başkanlarına en büyük vefayı, rahmetli genel başkanlarına en büyük vefayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yaparak göstermeye kararlıyız.
Bahçeli'ye yanıt
- Partimiz, sürekli halkın gündemini konuşurken yeni bir saldırı ve yeni bir hamle ülke gündemini meşgul etmeye başladı. Sayın Bahçeli önce bir el sıkıştı, ardından şu yan odada bir kürsüde Abdullah Öcalan'ı o kürsüye, kendi konuştuğu kürsüye davet etti. 'Gelsin bu kürsüden -DEM de o kürsüyü kullanıyor- çağrı yapsın' dedi. Bir kere o kürsüye DEM kürsüsü demenin o kürsünün Meclis kürsüsü olduğu gerçeğini, yani TBMM'de bahçede de yapılsa bir açıklama, bunun yasama ve denetim faaliyeti olduğu anayasal bilgisini bir kez daha hatırlatmak isterim. Dedi ki 'Gel bakalım buraya ve bir açıklama yap. Sonra da 'umut hakkı'ndan yararlan.' O günden bugüne Türkiye bir gündemle çalkalanıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a geçen hafta yaptığım çağrı şuydu, 'Konuş, Bahçeli'nin sözlerini paylaşıyor musun, paylaşmıyor musun, konuş.' Bu çağrımızdan birkaç gün sonra Bahçeli'yi övgü dolu sözlerle sahiplendi. Yani bu projenin aralarında bir fikir ayrılığı olmaksızın hazırlandığını, Devlet Bahçeli tarafından sunulduğunu, kendisinin de belli bir süre suskun kaldıktan sonra buna sahip çıktığını netleştirdi.
"Kürt sorunu yoktur, Erdoğan'ın kürk sorunu vardır"
- Bugün de Sayın Bahçeli yaptığı konuşmada aynen şu ifadeleri kullandı: 'DEM Grubu'na gelsin -bizim kürsüyü alsın diyor- umut hakkından istifade etsin, sözümün arkasındayım, teklifimde ısrarlıyım, tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe bir mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek çok daha kolaydır' diyor. Esas ağzındaki baklayı çıkarıyor. Belki siz buradayken tam duyamamış olabilirsiniz. 'Birbiriyle huzura kavuşamayanlar, birbirleriyle bir arada yaşayamayanlar Türkiye'nin ayrımcılığını nasıl giderecek?' Ben, 'Eşitlik yok, Kürtler eşit hissetmiyor, Kürtler ayrımcılığıa uğradığını hissediyor' dediğimde buna laf edenlere söylüyorum.
- Devlet Bahçeli diyor ki, 'Türkiye'nin ayrımcılığını nasıl giderecek, nasıl bir arada yaşayacak? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılı'nın inşaası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesi ve birikimi ile bize göre tek seçenektir' diyor. Ve konuşmasında 'Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir' diyor. Bütün Türkiye duysun ki, söyledikleri şuymuş: Kürt sorunu yoktur, kürk sorunu vardır. Recep Tayyip Erdoğan'ın kürk sorunu vardır. Ne Türk, ne Kürt, ne Alevi, ne Sünni... Bunların dost kaygısı, dostluk projesi yoktur. Bunlarca dostluk sorunu yoktur, Recep Tayyip Erdoğan'ın post sorunu vardır, postunu bırakmak istememektedir.